İzmir… Hayali yazmak kadar güzel olan İzmir.
İzmiri görmeyenler belki çok azdır ama Şirince yi görmeyenler daha çoktur diye düşünerek Şirince yi paylaşmak istedim aslında. Yaşamak istediğim hayal köyüm Şirince yi…
Bir zamanlar 40 ailelik aşiretten oluşan köyün Kırkınca olan o dönemdeki ismi daha sonra Çirkince olarak uzun bir süre devam etmiş. Dönemim İzmir valisi olan Kazım Divrik paşa güzellikler köyünün adını yakıştıramayıp adını Şirince olarak değiştirmiş. Selçuk ilçesine bağlı köyün 19.yy a kadar asıl sahipleri olan Rumlar nüfus mübadelesinde Kavalalı Türkleri yerleştirilmiştir. Tüm tarihi dokularda izlerini göreceğiniz köyde bugün kullanılmayan ancak UNESCO nun destekleri ile restore edilen 2 kilise vardır.
Son yıllarda turizmin gelişmesi ile birlikte zeytin, şeftali belki de en önemlisi şarapçılık önemli bir noktaya ulaşmıştır. Yörenin meyveli şarapları özellikle şarap severler için vazgeçilmez bir öneme sahip. Bende özellikle KARADUT şarabını tavsiye edeceğim.
Şirince turistik ününü Yunanlı yazar DİDO SATIRIOU’ nun “Benden selam söyleyin Anadolu’ya” romanının geçtiği yer olarak duyurmuştur. Şuanda köy özellikle yaz aylarında büyük ilgi görmektedir.
Şirin köyde kısa bir gezintiye başlayalım isterseniz.
Dar patikalardan zorlana zorlana taş yollardan yukarılara doğru çıkmak lazım bence köyü tepeden görebilmek için. Tarihe meydan okuyan ahşap mimariler fotoğraf kareleriniz için benzersiz güzellikteler. Mavi beyaz ahşap evlerden saçları örgülü kırmızı yanaklı teyzelerin el emeği göz nuru işlemeleri, dokumaları, zeytinleri, zeytinyağlarını göreceksiniz yol boyu. Yukarılara doğru yürürken sanki teknolojinin soğuk yüzünün buraya hiç uğramadığını görüyorsunuz. Köyün sıcak insanları her an evlerini sizinle paylaşabilir. Bahçelerinde yediğiniz gözlemeyi, içtiğiniz çayı, keyifli sohbetlerini her yerde bulamayan metropol insanlarının mutlaka bu köye gelip kendilerini doğaya bırakmaları gerekiyor diye düşünüyorum.
Şirincenin tüm çevresi üzüm bağları ile dolu olunca şaraplarından bahsetmeden olmaz. Yıllarca kendi şaraplarını üreten köylülerden mutlaka eşe dosta almak lazım. Köy meydanında hanımların kurduğu el emeklerinin satıldığı pazar yakınlarda şarap evlerini göreceksiniz. Hatta ahşap dekorlu evdeymiş gibi rahat olacağınız bir atmosferde karşılanacaksınız. Tatlarına baktığınız şaraplardan dilediğinizce alabilirsiniz. Şirince ye gelince mutlaka burada yemek de yemek isteyeceksiniz. Önce masanıza zeytinyağında özel dağ kekikleri,pul biber eşliğinde gelir ve köy ekmeği ile başlarsınız.Yöresel tat olan zeytin çeşitleri çürütme,baskı zeytin ve kırma zeytin olarak 3 çeşit.Ardından beyaz peynirler,söğüşler..Ardından ünlü yörenin yemeği çöp şiş yine dağ kekiği eşliğinde geliyor. Sıcak şarapla tamamlamanızı öneririm bu eşsiz lezzeti.
Bu güzel köyü bırakmayıp konaklamak isteyenler için birbirinden güzel ahşap tarihi dokuyu bozmadan restore edilmiş butik oteller tam size göre.Ancak önerim bu güzel köyü tur programlarına dahil eden özellikle yaz dönemlerinde büyük ilgiyle karşılanan ege turlarında görebilirsiniz.
İzmiri görmeyenler belki çok azdır ama Şirince yi görmeyenler daha çoktur diye düşünerek Şirince yi paylaşmak istedim aslında. Yaşamak istediğim hayal köyüm Şirince yi…
Bir zamanlar 40 ailelik aşiretten oluşan köyün Kırkınca olan o dönemdeki ismi daha sonra Çirkince olarak uzun bir süre devam etmiş. Dönemim İzmir valisi olan Kazım Divrik paşa güzellikler köyünün adını yakıştıramayıp adını Şirince olarak değiştirmiş. Selçuk ilçesine bağlı köyün 19.yy a kadar asıl sahipleri olan Rumlar nüfus mübadelesinde Kavalalı Türkleri yerleştirilmiştir. Tüm tarihi dokularda izlerini göreceğiniz köyde bugün kullanılmayan ancak UNESCO nun destekleri ile restore edilen 2 kilise vardır.
Son yıllarda turizmin gelişmesi ile birlikte zeytin, şeftali belki de en önemlisi şarapçılık önemli bir noktaya ulaşmıştır. Yörenin meyveli şarapları özellikle şarap severler için vazgeçilmez bir öneme sahip. Bende özellikle KARADUT şarabını tavsiye edeceğim.
Şirince turistik ününü Yunanlı yazar DİDO SATIRIOU’ nun “Benden selam söyleyin Anadolu’ya” romanının geçtiği yer olarak duyurmuştur. Şuanda köy özellikle yaz aylarında büyük ilgi görmektedir.
Şirin köyde kısa bir gezintiye başlayalım isterseniz.
Dar patikalardan zorlana zorlana taş yollardan yukarılara doğru çıkmak lazım bence köyü tepeden görebilmek için. Tarihe meydan okuyan ahşap mimariler fotoğraf kareleriniz için benzersiz güzellikteler. Mavi beyaz ahşap evlerden saçları örgülü kırmızı yanaklı teyzelerin el emeği göz nuru işlemeleri, dokumaları, zeytinleri, zeytinyağlarını göreceksiniz yol boyu. Yukarılara doğru yürürken sanki teknolojinin soğuk yüzünün buraya hiç uğramadığını görüyorsunuz. Köyün sıcak insanları her an evlerini sizinle paylaşabilir. Bahçelerinde yediğiniz gözlemeyi, içtiğiniz çayı, keyifli sohbetlerini her yerde bulamayan metropol insanlarının mutlaka bu köye gelip kendilerini doğaya bırakmaları gerekiyor diye düşünüyorum.
Bu güzel köyü bırakmayıp konaklamak isteyenler için birbirinden güzel ahşap tarihi dokuyu bozmadan restore edilmiş butik oteller tam size göre.Ancak önerim bu güzel köyü tur programlarına dahil eden özellikle yaz dönemlerinde büyük ilgiyle karşılanan ege turlarında görebilirsiniz.
ÇOk güzel anlatım olmuş umuyorum gitmek nasip olur bizlerede :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim, tüm kalbimle diliyuorum..
Sil