Türk Eğitim Derneğinin düşünce kuruluşu TEDMEM, Türkiye'de zorunlu eğitim süresinin kısaltılmasına yönelik tartışmalar sürerken “Ortaöğretimi Yeniden Düşünmek” başlıklı bir rapor yayınladı. Eğitimin niteliğinin okulda geçirilen sürenin uzunluğuyla ölçülemeyeceği belirtilen raporda, “Tartışılması gereken bu yılların çocukların yaşamında ne kadar fark yarattığıdır” vurgusu dikkat çekti. TEDMEM'e göre “Türkiye artık eğitime erişimi değil, eğitimin niteliğini tartışmalıdır.”
Erişimde Büyük Başarı: 20 Yılda Yüzde 38'den Yüzde 90'a
TEDMEM raporuna göre Türkiye, 1997 yılında %38 olan ortaöğretimde net okullaşma oranını 2011'de %67'ye, günümüzde ise %90'a yaklaştırarak tarihsel bir başarı elde etmiştir. Kız çocuklarının okullaşma oranı ilk kez erkekleri geçmiş bir eşik aşılmıştır. TEDMEM bu başarıyı eğitimde kapsayıcılık ve fırsat eşitliği açısından 'geri dönülmemesi gereken bir kazanım' olarak nitelendirmektedir.
Sınav Odaklı Eğitim, Kıymetsizleşen Okullar, Üniversite Kapısında Yapay Yığılma
Rapora göre Türkiye'de liseler; gençlere yön verme, beceri kazandırma, onları yükseköğretime ve istihdama hazırlama işlevinde yetersiz kalmaktadır.
TEDMEM raporunda, bu durumu destekleyen göstergeler ise şöyle sıralanmıştır:
Üniversiteye geçişte yapay yığılma: Adayların üçte ikisinin sınava yeniden başvuranlardan oluşması, yükseköğretim kapısında yapay bir yığılma, kaynak israfı ve verimsizlik yaratmaktadır.
Liselerin işlev kaybı: Ortaöğretimde okullaşma oranları azalırken devamsızlık ve açık liseye yöneliş artmaktadır.
Sınav baskısının okulu kıymetsiz hale getirmesi: Merkezi sınavlar okulları kıymetsiz hale getirmiş, öğrencileri öğrenme yerine seçilme kültürüne mahkûm etmiştir.
Ortaöğretimde 14–17 yaş aralığında okul dışında kalan çocuk sayısı yalnızca bir yılda %59,4 artarak 452 bini aşmıştır. Açık öğretim liselerinde öğrenim gören zorunlu eğitim çağındaki çocukların oranı son üç yılda yaklaşık %40 artmıştır. Millî Eğitim Bakanlığı verilerine göre 20 gün ve üzeri devamsızlık oranı; ilkokullarda %11,6, ortaokullarda %14,8 iken, genel ortaöğretimde %27'ye, mesleki ve teknik ortaöğretimde ise %46,6'ya kadar çıkmaktadır. Öğrencilerin %56'sı okulun hayata hazırlamadığını düşünmekte, %35'i okulu zaman kaybı olarak görmektedir. Tüm bu göstergeler ortaöğretimin işlevinin öğrenciler tarafından sorgulandığını ortaya koymaktadır.
TEDMEM raporuna göre; “Ortaöğretim gençleri sınavlara değil, yaşama hazırlamalıdır”
Dünyada Eğilim: Zorunlu Eğitimde Süre Uzuyor, İçerik Güçleniyor
TEDMEM'in raporunda yer alan karşılaştırmalı analizlere göre, 1980'lerden itibaren dünya genelinde zorunlu eğitim süresi artış eğilimi göstermiştir. Fransa, Romanya ve Meksika 13-15 yıl ile en uzun zorunlu eğitim süresine sahip ülkeler arasındadır. Türkiye 12 yıllık zorunlu eğitim süresiyle Avrupa'daki örneklerle benzerlik göstermektedir. Fransa zorunlu eğitimi 5 yıl, Avusturya ve Türkiye 4 yıl; Finlandiya, Portekiz ve Romanya ise 3 yıl uzatmıştır. İngiltere'de de 11 yıllık zorunlu eğitim süresi 13 yıla çıkarılmıştır. TEDMEM raporunda, dünya genelinde eğitimin süresini kısaltma yönünde bir eğilim olmadığı; aksine ülkelerin zorunlu eğitimden ayrılma yaşını yükselterek, okullaşmayı artırmayı, ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin oranını azaltmayı hedeflediği vurgulanmıştır.
Ortaöğretimde Dünya Örnekleri
Raporun üçüncü bölümünde Türkiye ile karşılaştırmalı olarak 10 ülke incelenmiştir.
Bu analiz, ülkelerin sadece eğitimin süresini değil içeriğini de yeniden yapılandırdığını göstermektedir:
Finlandiya zorunlu eğitimi 18 yaşına kadar uzatarak, erken okul terki oranını %6'ya indirmiş; çıraklık eğitimine başlama yaşını 15'e kadar indirerek genç işsizliği oranını %7'nin altına düşürmüştür.
Almanya'da ikili mesleki eğitim sistemi sayesinde 18–24 yaş grubundaki gençlerin %88'i istihdamda veya eğitimdedir. Bu oran AB ortalamasının 10 puan üzerindedir.
Danimarka mesleki eğitimde “işyeri-temelli öğrenme” modelini güçlendirerek genç işsizliği %5 düzeyine indirmiştir.
Romanya, okul öncesini 4 yaşa çekip zorunlu eğitimi 18 yaşa uzatmış; bu sayede hem erken çocukluk katılım oranını %96'ya hem de lise tamamlama oranını %83'e çıkarmıştır.
Polonya'da ortaöğretim reformu sonrası istihdam oranı %75'e yükselirken, yükseköğretime geçiş oranı da artış göstermiştir.
Fransa ve Hollanda, zorunlu eğitimi 18 yaşa uzatıp gençlere mesleki rotasyon programları sunarak “ne eğitimde ne istihdamda olan genç” (NEET) oranını %8'in altına çekmiştir.
Raporda, Türkiye'de ilkokul eğitiminin süresinin dünyadaki pek çok ülkeden daha kısa olduğuna dikkat çekilmiştir. Zorunlu okul öncesi eğitim dünya genelinde yaygınlaşırken, Türkiye'de bu alanda yasal zorunluluk olmadığı vurgulanmıştır. 3-5 yaş arası okul öncesi okullaşma oranları açısından Avrupa ülkeleri arasında Türkiye'nin son sıralarda yer aldığı belirtilmiştir. Zorunlu eğitime başlama ve bitirme yaşının pedagojik verilerle yeniden ele alınması gerektiğine dikkat çekilmiştir.
Gerekçeler Bilimsel Temele Dayanmıyor
Raporda zorunlu eğitimin süresini kısaltma yönündeki bazı görüşlerin pedagojik temelden yoksun olduğu belirtilmiştir. “Mesleğe geç başlama”, “evliliğe geç kalma” ve “disiplinsizlik” gibi gerekçelerin bilimsel dayanak taşımadığı, çocukların gelişimsel süreçlerini gözetmeyen ve toplumsal önyargılara dayanan argümanlar olduğu vurgulanmıştır. Bu tür söylemlerin eğitimi ideolojik bir tartışma alanına dönüştürdüğünün ve çocukların yüksek yararını gölgelediğinin altı çizilmiştir.
İlkeler
TEDMEM raporunda, ortaöğretimin yeniden yapılandırılmasında şu 8 temel ilkenin vazgeçilmez olduğunu vurgulanmıştır:
Eğitime erişim bir haktır; nitelik bu hakkın içini doldurur.
Hiçbir öğrenci erişim hakkından mahrum bırakılmadan, nitelik inşa etmek esas olmalıdır.
Süre ve biçim değil; nitelik ve anlam tartışılmalıdır.
Önemli olan eğitim süresi değil, bu sürede kazandırılan beceri, değer ve yeterliklerdir.
Eğitim sistemi sınavlara değil, yaşama hazırlamalıdır.
Okullar; düşünme, üretme ve toplumsal katılım becerilerini güçlendiren kurumlar olmalıdır.
Eğitim toplumsal adaletin ve fırsat eşitliğinin aracıdır.
Hiçbir politika dezavantajlı öğrencileri daha da dezavantajlı hale getirmemelidir.
Eğitim sistemi bütünlük içinde değerlendirilmelidir.
Ortaöğretim düzenlemeleri, okul öncesinden yükseköğretime kadar pedagojik süreklilik içinde tasarlanmalıdır.
Kararlar bilimsel kanıt ve çocuk gelişimi verilerine dayanmalıdır.
Eğitim politikaları kısa vadeli ekonomik ya da ideolojik yaklaşımlardan bağımsız olmalıdır.
Öğrenciler sistemin sorunu değil, öznesidir.
Disiplinsizlik değil okul aidiyeti, dışlama değil kapsayıcılık esastır.
Çocuğun yüksek yararı nihai ölçüt olmalıdır.
Her düzenleme bireysel gelişim, güvenlik ve refahı gözetmeli, merkezinde çocuk olmalıdır.
TEDMEM'in Önerisi: 11.Sınıfta Diploma, 12. Sınıfta Uzmanlaşma
Modelin detayları şöyle:
Üniversiteye geçişte çeşitlilik: 4 yıllık örgün lisans programlarına gitmeyi planlamayan veya doğrudan istihdama yönelmek isteyen öğrencilere, 11. sınıfın sonunda “standart lise diploması” verilerek farklı geçiş yollarının önü açılıyor. Bu adım, “üniversite tek çıkış yolu” algısını kırarak lise sonrası alternatifleri güçlendiriyor.
Sınavsız geçiş olanakları: Bu öğrenciler, okul başarı puanlarına göre meslek yüksekokullarına/ön lisans veya açık öğretim programlarına sınavsız geçiş yapabiliyor. Böylece hem sınav baskısı azalıyor hem de yükseköğretime girişteki yığılma hafifliyor.
12. sınıfın yeniden yapılandırılması:
12. sınıf, öğrencilerin ilerlemek istedikleri yükseköğretim alanlarıyla uyumlu ileri düzey akademik derslerle yeniden tasarlanıyor. Üniversiteye hazırlık süreci böylece okulun içinde, yönlendirici bir biçimde yürütülüyor. Bu düzenleme, okulu yeniden kıymetli hale getirirken ailelerin özel kurs ve dershane yükünü azaltıyor.
Okul merkezli destek sistemi: Liselerde akademik destek, rehberlik ve bireyselleştirilmiş öğrenme mekanizmaları güçlendirilerek öğrencilerin hedeflerine okul içi olanaklarla ulaşması sağlanıyor.
Mesleki eğitimin yeniden kurgulanması: Meslek yüksekokulu programları, mesleki ortaöğretimle bütünleşik bir yapıya kavuşturuluyor. Programlar, haftada 1 gün akademik eğitim – 4 gün işyeri temelli uygulama ilkesine dayanıyor. Bu model, mesleki eğitimi güçlü bir istihdam köprüsüne dönüştürüyor.
Gençlerin izlenmesi ve yönlendirilmesi: Mezuniyetin ardından ilk bir yıl içinde her gencin eğitim, istihdam veya girişimcilik yollarından birine yönlendirilmesini sağlayacak ulusal bir izleme ve rehberlik sistemi kuruluyor.
Temel yeterlik güvencesi: Her kademenin sonunda öğrencilerde bulunması gereken temel beceriler (okuma-anlama, sayısal düşünme, bilimsel akıl yürütme, dijital yetkinlik, vatandaşlık bilinci) açık biçimde tanımlanıyor ve bu yeterlikler ulusal değerlendirme sistemleriyle düzenli olarak ölçülüyor.
Sonuç ve Çağrı
TEDMEM raporunda, Türkiye'nin eğitim politikasında yapılacak her düzenlemenin çocukların yüksek yararını gözetmesi gerektiği vurgulanmıştır. Politik reflekslerle değil; veriye, bilime ve çocuğun yararına dayalı kararlar alınması gerektiği belirtilen raporda şu ifadeler dikkat çekmektedir: “Eğitimde öncelik, sürenin değil; anlamın tartışılması olmalıdır. Her çocuk sosyoekonomik koşulları ne olursa olsun, nitelikli bir öğrenme hakkına sahiptir. Eğitimin süresi bu hakkın aracıdır, ancak nitelik sağlanmadıkça, süre tartışması anlamını yitirir.”
Kitap okumayı kim sevmez ki.. En azından şu anda benim yazdıklarımı dahi okuyorsanız mutlaka sizde kitap okumayı seviyorsunuzdur sanırım. Kitap okumayı sevdiği kadar okuduklarını paylaşan güzel blogları hem size hem kendime kolaylık olsun diye burada toparlamak istiyordum uzun zamandır. Bu vesile ile henüz keşfetmediğim bloglar varsa önerilerinize de açığım. Paylaşırsanız memnun olurum. İşte benim en iyi 5'im :) 1 - KİTAPLIK KEDİSİ Okuması çok keyifli bir blog..Keyfim ne zaman kaçık olsa blogda dolaşırken kitapevlerindeki huzuru buluyorum. Sayfalar arasında dolaşırken akıcı ve sade dili ile yorumlarını siz de seveceksiniz. 2- MOONLIGHTCAT 13 hem kedi sever hem 13... Şahsi bir yorum gibi görünen bir giriş oldu sanıyorum ama bakınca sizi de etkiyelecek dolu bir blog olduğunu göreceksiniz. İyi bir okur ve aldığı notlarla iyi bir yorumcu olan bu bloğu siz de seveceksiniz. 3- Ruhuna Kitap Blog sizi Flaubert'in sözü ile karşılıyor. ...
Yorumlar
Yorum Gönder
Tesekkurler